Velayet davası, çocuğun on sekiz yaşını doldurmamış ve velayeti diğer ebeveyne verilmiş kişilerin açacağı davadır. Çocuğunun velayetini talep eden kişi, velayetin değiştirilmesini, kendisine verilmesini talep edecektir. Taraflar arasında boşanma davası bulunuyor ve tarafların müşterek çocuklar var ise ayrıca velayet davası açılmasına gerek bulunmamaktadır. Velayet, boşanma davası devam ederken hakimin doğrudan gözeteceği bir konudur. Çocuğun menfaati ve yararı bakımından velayetin anneye mi babaya mı verilmesi gerektiğini araştırarak karar verecektir. Boşanma davası devam ederken geçici olarak anneye ya da babaya velayet hakkını verecektir. Boşanma sonucunda verilen velayet hakkı kötüye kullanılmış, hak yerine getirilmemiş olması halinde velayet davası açılacaktır. Velayet davası açmaya yetkili olan kişi yalnızca çocuğun annesi ya da babasıdır. Velayet hakkı yalnızca anne ve babanındır. Ayrıca velayet hakkı, evlat edinenin yine on sekiz yaşını doldurmamış olan evlat edinilenin üzerinde de hakkı bulunmaktadır.
Kanunen reşit olmayan çocukların doğumundan reşit olana kadar olduğu dönem içerisinde çocuğun anne ve baba tarafından bakılması, eğitimi, koruması, yetiştirilmesi, sahip olduğu hakları, mallarının yönetilmesine kadar hepsine velayet denilmektedir. Yasal olarak elinden alınmadıkça velayet hakkı anne ve babaya aittir. Türk Medeni Kanunu’nun 335. Maddenin 1. Fıkrasında da belirtildiği üzere; _“Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz.”_ Reşit olan ama yasal olarak kısıtlı olan kişilerin (akıl hastalığı, akıl zayıflığı, savurganlığı, ayyaşlığı nedeniyle mahkeme kararıyla kısıtlanan kişilerin) korunması, temsili veya mallarının idare etme hakkı da velayet hakkına girmektedir.
Çocuğun velayet hakkı ile anne ve babanın çocuk menfaati adına olan eğitim, sağlık, beslenme gibi her türlü kararların alınmasıdır. Anne ve baba çocuğun korunması için önlemler almalıdır. Aksi halde aile gerekli yükümlülükleri yerine getirmediği vakit ceza davası ile karşı karşıya kalacaktır. Sosyal hizmetler devreye girerek anne ile babanın çocuğa karşı gerekli ödevlerini yerine getirmediği için tutanağa geçirme zorunluluğu bulunmaktadır. Soruşturma açılarak ifade verilmesi için tebligat gönderilecektir. İlgili makamlar dosyaya dahil olarak çocuğun yasal hakları hususunda iddialar öne sürecektir. Velayet ile çocuk adına menfaat gözetilerek anne ve babanın karar vermesidir. Anne ve baba, çocuğun üçüncü kişilere karşı yasal temsilcisidir. Üvey çocuk üzerinde üvey anne ya da babanın velayet hakkı bulunmamaktadır. Yalnızca öz anne ve babanın velayet hakkı bulunmaktadır. Ancak yine de üvey anne ya da babanın üvey çocuklarına karşılık özen, ilgi göstermelidir.
Velayet hakkı yalnızca anne ve babaya aittir. Türk Medeni Kanunu’nun 336. Maddesinin ilk fıkrasında da belirtildiği üzere; _“Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar.”_ Akrabalık derecesi ne kadar yakın olursa olsun velayet hakkı verilmez, ancak vesayet hakkı verilebilir. Yasal süreç içerisinde çocuğun menfaatine göre temsil edecek bir kişi yok ise kayyım atanmalıdır. Boşanma davası sona erene kadar çocuğun velayet hakkı anne ve babanındır. Bu hak başkasına devredilemeyeceği gibi anne veya babanın bu haktan feragat etmesi de mümkün değildir. Ancak anne veya babadan yasal sebeplere dayanılarak velayet hakkı ellerinden alınabilir. Ailenin korunması Anayasa mevzuatından ileri gelmektedir ve ülkemizde çocuğun gelişimi hususu oldukça önem taşımaktadır. Çocuk geliştirme koşullarına aykırı olması halinde gerekli her türlü kısıtlama kararını devlet alacaktır. Türk Medeni Kanunu’nun 335. Maddesinin ikinci fıkrasında da belirtildiği üzere; _“Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velâyeti altında kalırlar.”_ Bu sebepler dışında velayet hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır, devredilemez ve feragat edilemez. Anneanne, dede, babaanne gibi yakın akrabaların velayet hakkı bulunmamaktadır.
Boşanma davalarının çoğunda çiftler velayet konusunda uzlaşma sağlayamamaktadırlar. Hakim velayet hakkının kimde kalacağını belirlerken çocuğun menfaati ve çıkarı gözetilerek karar vermektedir. Eğer çocuk 0-4 yaş aralığında ise anne bakımına muhtaç olan bir çocuk demektir. Hakim genellikle bu yaş aralığındaki çocukların velayet hakkını anneye vermektedir. Annenin maddi durumuna ya da yaşam tarzına bakılmaksızın velayet kararı verilir, çünkü bu yaş aralığındaki çocuklar anne bakımına muhtaçtır. Eğer çocuk 6-12 yaş aralığında, okul çağında ise hakim ona göre bir değerlendirmede bulunacaktır. Okul çağında olan çocuğun hangi okula gittiği, gittiği okulun hangi ebeveynin oturduğu yere yakın olduğu, hangi ebeveynin çocuklarının dersine yardımcı olduğu ve onunla ilgilendiği gibi tüm hususlar değerlendirmeye alınacaktır. Sonuç olarak okul çağındaki çocuk adına verilecek olan velayet kararında çocuğun yararı ve geleceği gözetilecektir. Çocuğun çıkarı hangi tarafta korunacaksa velayet hakkı o tarafa verilir. Çocuk duygusal anlamda hangi tarafa daha bağlı ise velayet hakkı o ebeveyne verilir.
Ortak velayet, Türkiye’de uygulamada yer almayıp mahkemelerde yeni yeni uygulamaya geçmiş olan bir düzenlemedir. Ortak velayet ile eşler, evliliğin sona ermesi ile çocukları ile ilişki ve medeni haklarından eşit şekilde yararlandığı bir düzenlemedir. Aslında ortak velayet, çiftlerin evlilik içerisinde çocuklar adına kullanmış olduğu hak ve ödevlerin tümüdür. Türkiye’de uzun zamandır yer almayan bu uygulama, başka ülkelere ait kanunlarda uzun zamandır yer almakta ve uygulanmaktadır. Ancak kanun olarak yürürlüğe giren bir düzenleme olmayıp Türkiye’nin taraf olduğu bir uluslararası anlaşmanın onaylanması ile yorum yoluyla uygulanmaktadır. Çocuğun velayetinin yalnızca anneye verilmesi halinde baba açısından bazı problemler ile karşılaşılabilmektedir. Bu nedenle çocuğa ilişkin ortak velayete hükmedilmesinin çocuk ve ebeveynler açısından yararı daha fazla olabilmektedir. Ortak velayete hükmedilebilmesi için belli başlı şartlar bulunmaktadır: – Öncelikle çocuğun menfaati, yararı olmalıdır. – Anne ve babanın ortak velayete ilişkin ortak iradede bulunmaları gerekmektedir. – Anne ve babanın ortak velayete ilişkin ortak iradesini mahkemeye yazılı olarak sunması gerekmektedir. – Anne ve babanın ortak velayet hususundaki ortak iradede olduklarına dair hakimin kanaat getirdiği ve bu konuda tarafların ileride sorun yaratmayacağına dair öngörüsü olmalıdır. Hakimin ortak velayet kararına ilişkin takdir yetkisi tanınmaktadır. Ortak velayete ilişkin çocuk yararını gözeterek takdir yetkisinde bulunmaktadır. Mahkeme tarafından verilen velayet kararı, her daim kesin hüküm oluşturulmayacaktır. Velayet, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle hakimin ortak velayete ilişkin kurmuş olduğu hüküm, kesin bir hüküm değildir. Şartların değişmesi halinde yeniden velayete ilişkin bir dava açılarak velayet konusunda yeni bir karar verilmesi talep edilebilecektir. Ortak velayete ilişkin düzenlemede, nafaka hususu da çok sık sorulan sorular arasındadır. Nafaka konusunda da hakim tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının araştırılması sonrasında bir karara varacaktır.
Müşterek çocuğun velayetini almak adına açılacak olan velayet davasında görevli mahkeme aile mahkemeleridir. Aile mahkemelerinin olmadığı yerlerde görevli olan mahkeme ise asliye hukuk mahkemeleridir. Görevli olmayan mahkemede velayet davası açılması halinde mahkeme görevsizlik kararıyla davanın reddine kararı verecektir. Velayet davasında yer yönünden yetkili mahkeme ise kesin yetkili mahkeme değildir. Yetkili mahkeme ise genel yetkili mahkeme olup davalının yerleşim yerinde dava açılabilir. Ancak velayet davasında, davacı kendi oturduğu yerde de dava açabilme hakkı bulunmaktadır.
Velayet davası, basit yargılama usulüne tabidir. Basit yargılama usulü, diğer yargılama usullerinden daha farklı olup basit yargılama usulüne tabi olan davalar daha kısa sürmektedir. Hakim basit yargılama usulüne tabi olan davalarda duruşma yapmadan dahi dosya üzerinden kanaate ulaştığı vakit karar verebilecektir. Basit yargılama usulüne tabi olan velayet davasında, dilekçeler aşaması da yazılı yargılama usulünden daha kısa sürmektedir. Dava dilekçesi ve cevap dilekçesinden oluşmaktadır. Dilekçe aşamasının tamamlanmasından sonra hakim, duruşma yaparak dosya üzerinden karar verecek ise duruşma gününü tayin edecektir. Dosya süreci kısa süreceğinden dava dilekçesinde ve cevap dilekçesinde belirtilen belgelerin dilekçe ekinde sunulması gerekmektedir. Ayrıca dilekçe ekine, getirilmesi istenilen belgelerin hangi yerlere yazılacağının da bildirilmesi gerekmektedir. Mahkeme, delillerin toplanmasından sonra bir karara varacaktır, deliller toplanmış ise en fazla iki duruşma yapmaktadır. Sonuç olarak basit yargılama usulüne tabi olan velayet davası, kamu düzenine ilişkindir. Çocuğun velayeti hangi ebeveyn yararına olacak ise tüm araştırmaların yapılması gerektiği bir davadır.
Velayet davaları, kamu düzenine ilişkin bir davadır. Bu nedenle velayete ilişkin davalarda re’sen araştırma ilkesi uygulanmaktadır. Re’sen araştırma ilkesi, tarafların davaya konu edilecek olan belgelerin getirilmesi yanında hakimin kendiliğinden araştırması anlamına gelmektedir. Hakim, tarafların getirmiş olduğu belgeler yanında, getirilmeyen belgeleri de dikkate almalıdır. Re’sen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda, iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağı uygulanmayacaktır. Bu nedenle yargılama aşamasında davayı etkileyecek yeni vakıaların öne sürülmesi mümkündür. Bunun yanında ikrar, hakimi bağlamayacaktır. Hakim, gerçek olarak görünmeyen iddiaların varlığı halinde gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla araştırma yapmakla yükümlüdür. Bu nedenle re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu velayet davalarında, hakim sosyal inceleme uzmanına velayete ilişkin araştırma yapıp görüş bildirmesi için rapor hazırlanmasını isteyebilecektir.
Hakim velayet konusunda çocukların menfaatini gözeterek karar vermektedir. Bu nedenle boşanan çiftlerin birden fazla müşterek çocukların menfaati gereği birbirinden ayrılmamalıdır. Çocukların birbirinden ayrı yetişmesi elbette ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkileyen bir unsurdur. Yargıtayın aynı görüşte olduğu kararı da mevcuttur. Güncel Yargıtay içtihatları mutlaka araştırılmalıdır.
Anlaşmalı boşanma, tarafların boşanma ve boşanmaya bağlı olan diğer unsurların anlaştığı bir boşanma türüdür. Bu nedenle taraflar, boşanma, nafaka, tazminat, velayet hususlarında uzlaşıp bu uzlaşma beyanını protokole dökerek anlaşmalı boşanma yolunu tercih edebilirler. Taraflar arasında anlaşmalı boşanma protokolü hazırlanmadan ve tüm hususlarda anlaşmadan anlaşmalı boşanma davası gerçekleşemeyecektir. Anlaşmalı boşanma davasında, müşterek çocuğun olması halinde, müşterek çocuğun velayetinin kimde kalacağı da belirlenmelidir. Müşterek çocuğun velayetinin kimde kaldığı belirlendiği takdirde, velayeti almayacak olan ebeveyn ile arasında kurulacak kişisel ilişki günleri de takdir edilmelidir. Ancak kişisel ilişki günlerinin belirlenmesi protokolde olma zorunluluğu bulunmamaktadır, kişisel ilişki günlerinin belirlenmesinin takdiri mahkemeye bırakılabilir. Hakim, çocuğun menfaati ve üstün yararını gözeterek kişisel ilişki günlerinin belirlenmesine dair bir karar verecektir.
Anlaşmalı boşanma davasında, velayet konusu merak edilen konular arasındadır. Anlaşmalı boşanan çiftler mal paylaşımı, nafaka miktarı gibi konularda nasıl ortak bir karara varması gerekiyorsa velayet konusunda da ortak bir karara varmalıdır. Aksi takdirde anlaşmalı boşanma davası çekişmeli boşanma davasına dönüşür. Çekişmeli boşanma davasında ise; taraflar velayette anlaşamadıkları takdirde çocuğun korunmasına ilişkin hükümlere göre velayet anne veya babaya verilmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 336. Maddesinin ikinci fıkrasında da belirtildiği üzere; _“Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir.”_
Boşanma davası görülürken geçici olarak velayetin bir ebeveyne verilmesi ya da velayet davasında velayetin bir tarafa verilmesi halinde diğer ebeveyn ile çocuk arasında kişisel ilişki günleri kurulacaktır. Velayeti almayan taraf ile çocuk arasında bir kişisel ilişki kurulacaktır. Velayeti almayan anne ya da baba ile çocuk arasındaki bağ koparılamaz, çocuk velayeti almayan anne ya da babayı da tanımalı ve onunla vakit geçirmelidir. Mahkeme tarafından her ay ikişer defa olarak ya da daha da fazlasına karar verebilecektir. Çocuğun doğum günlerinde, yılbaşında, dini bayramlarda, sömestr ya da yaz tatilinde, anneler ve babalar gününe göre detaylı olarak kişisel ilişki günlerinin belirlenmesi yönünden karar verilecektir.
Evlenip çocuk yapılmasından sonra eşler ayrılabilir ve başka birisi ile yeniden hayatlarını birleştirmek amacıyla evlilik yapabilirler. Böyle durumlarda çocukların üvey anne ya da üvey babası olma gibi durumları ile karşılaşılmaktadır. Çocuk, annesinin ya da babasının yeni eşi ile vakit geçirmeye başlıyor ve duygusal bağ kuruluyor. Ancak ikinci evlilikler de yürüyemeyebiliyor, boşanma gerçekleşebiliyor. Eşlerin ayrımından sonra çocuk ile üvey anne ya da baba arasında kurulan bağ da kopabiliyor. Uygulamada üvey kızım ya da oğlum ile görüşmek istiyorum, mahkemeden görüş günü alabilir miyim sorularıyla karşılaşmaktayız. Türk Medeni Kanunu’nun 325. Maddesinde olağanüstü hallerin mevcut olması halinde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı kişilere ya da diğer hısımlara tanınabileceği belirtilmiştir. Uygulamada çok fazla karşılaşılmayan bu durum, üvey anne ya da babanın kendisinden olmayan çocuk ile kişisel ilişki kurulmasının talep etme hakkını bu maddeye dayanarak dava açma hakkı verilmiş diyebiliriz.
Velayet hakkının sona erdiği durumlar; Çocuk reşit olduğu takdirde velayet hakkı kendiliğinden sona ermektedir. Velayet hakkına sahip anne veya babadan birinin ölmesi halinde velayet yine kendiliğinden sona erecektir. Velayet hakkı, sağ kalan diğer ebeveynin olacaktır. Türk Medeni Kanunu’nun 336. Maddesinin son fıkrasında belirtmiş olduğu üzere; _“Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.”_
Velayet hakkı ile çocuğun sağlık, eğitim, tüm hak ve ödevleri içermektedir. Velayet hakkını alan ebeveyn çocuğunun sorumluluğunu, görevlerini ve yükümlülüklerini üstlenmeli, layıkıyla yerine getirmelidir. Ancak velayet hakkını alan anne ya da baba, velayet görevini yerine getirirken velayet amacının dışında görevini kötüye kullanabilmektedir. Bu gibi durumlarda velayetin kaldırılması ya da velayetin değiştirilmesi davası açılabilmektedir. Sonuçta velayetin düzenlenmesindeki amaç çocuk yararına ve menfaatine olacak durumların korunması ve menfaatinin gözetilmesidir. Bu durumun suistimal edilmesi halinde ise velayet görevi kötüye kullanılmış olacaktır. Her dava ve olaya göre anne ya da babanın velayet hakkını kötüye kullanıp kullanmadığı araştırılmalıdır. Velayete dair sorumluluklarının bir kısmını yerine getiren, tamamıyla yerine getirmeyen ya da velayete ilişkin sorumluluk yanında suistimal edenler bulunmaktadır. Mahkeme, olay ve duruma, çocuğun durumuna göre detaylı olarak araştırma ve inceleme yaparak velayete ilişkin değerlendirme yapacaktır. Velayet görevinin kötüye kullanılmasına ilişkin örnek olarak vereceğimiz durumlar, velayet hakkı olmayan diğer ebeveyn ile çocuğun görüşmesini engelleme, çocuğun bakımını ihmal etme, çocuğu bırakıp başkasına bırakma, çocuğun sağlığı ile ilgilenmeme, çocuğa şiddet uygulanması gibi durumlarda çocuğun menfaati açısından velayete ilişkin dava açılmalıdır.
Velayet hakkı nafakada olduğu gibi mahkemenin vermiş olduğu kesin hüküm içeren bir karar değildir. Değişen hayat koşulları, velayet hakkı alan tarafın çocuğun menfaatine göre hareket etmemesi gibi birçok faktör sebebiyle velayeti almak isteyen taraf velayetin değiştirilmesi davası açabilir. Velayetin değiştirilmesi davası için belli bir süre öngörülmemiştir. Çocuğun menfaati zedelendiği zaman velayetin değiştirilmesi davası açılabilir. Velayetin değiştirilmesi davasında, hakim, mutlaka sosyal inceleme raporunun düzenlenmesini talep edecektir. Sosyal inceleme raporu ile çocuğun hangi ebeveynde kalmasının çocuğun yararına olacağı ya da velayetin değiştirilmesinin gerekli olup olmadığını araştırmalıdır. Hakim, sosyal inceleme raporundaki görüş ve mahkemece toplanılacak olan deliller sonrası velayetin değiştirilip değiştirilmemesi gerektiğine dair bir hüküm kuracaktır. Velayetin değiştirilmesi davasında görevli mahkeme aile mahkemeleridir. Aile mahkemelerinin olmadığı yerlerde görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemeleridir. Yer yönünden yetkili mahkeme ise davalının dava tarihindeki yerleşim yeridir. Ancak yer yönünden yetki olarak kesin bir yetki söz konusu değildir.
Velayet hakkını alan anne veya babanın durumunun değişmesi, çocuğun menfaatini zedeleyecek durumların oluşması gibi nedenler velayetin değiştirilmesi sebebini oluşturur. Velayet hakkını almak isteyen eş çocuğu ihmal ettiğini, tehlikeli bir duruma soktuğunu, ruhsal gelişiminde olumsuzluklar olduğunu, çocukla ilgilenmediğini ileri sürerek velayet hakkının kendisine geçmesini isteyebilir. Velayetin değiştirilmesi davasını açmak için sebepler madde olarak sıralayacak olursak velayeti alan anne veya babanın; – Velayet hakkı olan anne ya da babanın, velayet hakkı olmayan diğer ebeveyn ile çocuğunun görüştürülmesinin engellenmesi. Bu durum velayet hakkının kötüye kullanılması demektir. Sonuçta çocuk, her iki ebeveyniyle vakit geçirmeli, velayet hakkı olmayan ebeveynini tanımalıdır. Ancak diğer ebeveyniyle görüşmesinin engellenmesi, ilişki kurmasına mani olmak velayetin değiştirilmesi için bir neden olabilecektir. – Yeniden evlenmesi, velayetin değiştirilmesi için bir sebep olsa da tek başına velayetin değiştirilmesi için bir sebep değildir. Yeniden evlenmesi ile çocuğun bakımı, menfaati olumsuz yönde etkileniyor ise velayetin değiştirilmesi kararı verilecektir. – Başka bir yere gitmesi, çocuğunu terk edip bakımını ihmal eden ebeveynin elinden velayet hakkı alınacaktır. – Ölmesi gibi durumlarda hakim kendiliğinden ya da anne veya babanın talebi üzerine gerekli önlemleri alır.
Velayetin değiştirilmesi davası sonucu, davacının talebi kabul edilerek çocuğun velayeti kendisine verildiği vakit hüküm ona göre kurulacaktır. Çocuğun velayet hakkını alan ebeveyn ve diğer ebeveyn açısından yeni bir hüküm kurulacaktır. Öncelikle velayet hakkını alan ebeveynin hükümle birlikte velayet kendisine geçecektir. Diğer ebeveynle ise mahkeme kişisel ilişki kuracaktır. Mahkeme velayet hakkını değiştiren ebeveyn ile çocuk arasında kişisel ilişki günleri belirleyecektir. Bunun yanında velayeti alan ebeveyne çocuk adına iştirak nafakasının ödenmesi yönünde bir karar verilecektir. Her iki ebeveyn çocukların eğitim, sağlık, beslenme gibi giderlerine ekonomik güçleri oranında katılmakla mükelleftir.
Anlaşmalı boşanma davaları, her iki tarafın boşanmanın tüm hukuki sonuçları üzerinde anlaşmayarak boşandığı bir dava türüdür. Boşanmanın hukuki sonuçlarından olan velayet konusunda da anlaşmaya varıp ortak bir karar verilmektedir. Fakat ilerleyen zamanlarda değişen durumlar olabilmekte ya da çocuğun menfaati gereği velayetin el değiştirilmesi gerekebilir. Unutulmamalıdır ki velayet kararı kesin verilmiş bir hüküm değildir, değiştirilebilir. Velayetin değiştirilmesi için açılacak olan velayet davası herhangi bir süreye tabi tutulmamıştır. Ancak velayet hakkının değiştirilmesi çocuk için daha yararlı olacağının kanıtlanması gerektiği unutulmamalıdır.
Türk Medeni Kanunu’nda çocuğun korunmasına ilişkin önemlerden sonuç alamazsa anne veya babadan velayet hakkını kaldırabilir. Söz konusu konuya ilişkin Türk Medeni Kanunu’nun 348. maddesinde nedenleri sayılmıştır: _“Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hâkim aşağıdaki hâllerde velâyetin kaldırılmasına karar verir: (Değişik: 1/7/2005-5378/38 md.) Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi. Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması. Velâyet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır. Kararda aksi belirtilmedikçe, velâyetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar.”_ Velayet hakkı anne ve babadan alınan çocuğa vasi atanır.
Boşanmak isteyen çiftlerin genellikle uyuşamadıkları konu velayet konusudur ve ne yazık ki çocuğun velayetini almak adına taraflar yarışa girer. Ancak unutulmamalıdır ki hakim, çocuğun velayetini hangi tarafa vereceğini çocuğun menfaatine göre vermektedir. İşte bu nedenle çocuğun velayetini almak isteyen taraf çocuk için daha yararlı olduğu konusunda hakimi ikna etmelidir. Görüldüğü üzere velayette önemli kriter çocuğun menfaatidir. Çocuğun yaşı da velayet konusunda önemlidir. Özellikle bebek yaşlarda olan çocukların velayeti annenin maddi durumuna bakılmaksızın anneye verilmektedir.
Boşanan eşlerden velayet hakkını alan taraf yeniden başkasıyla evlenirse velayetin değiştirilmesi tek başına sebep teşkil etmez. Velayetin değiştirilmesi için velayet hakkını alan kişinin çocuğu ihmal etmesi ve gerekli yükümlülükleri yerine getirmediği durumlarda velayetin değiştirilmesi adına hak doğmaktadır. Kısacası tekrar evlenme velayetin değiştirilmesi neden teşkil etmez; ancak üvey anne ya da babanın çocuğa karşı kötü tutumu ya da çocuğun birlikte yaşamamak istemesi gibi somut nedenlere dayandırılmalıdır.
Boşanma davalarında ya da velayetin değiştirilmesi talepli davalarda, çocuğun hangi ebeveynde kalması çocuk yararına olacak ise ona göre velayet kararı verilecektir. Çocuğun velayet hakkını alan ya da alacak olan ebeveynden fiziksel şiddet görmesi halinde hakim velayete ilişkin kararını bu durumu göz ardı etmeden karar verecektir. Velayete ilişkin kararda çocuğun öncelikle yaşı çok önemlidir. Milletlerarası Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre on iki yaşına gelmiş olan çocuğun idrak yaşında olduğu kabul edildiğinden hangi ebeveynde kalmak istediği mahkeme huzurunda sorulabilir. Mahkeme, çocuk tarafındadır. Bu nedenle çocuk, hangi ebeveyne kalmak istiyor ise ve sosyal inceleme raporu ile tercih ettiği ebeveynin çocuğa bakması ya da gözetimi konusundaki değerlendirmesi sonucu mahkeme bir karar verecektir. İdrak yaşında olmayan ve mahkeme huzurunda çocuğun hangi ebeveynde kalması gerektiğine dair soru sorulamıyor ise sosyal inceleme raporu ile değerlendirmeye alınacaktır. Bu durumda çocuğun şiddete uğradığı, bu durum nedeniyle mağdur olduğuna dair kuvvetli deliller sunulmalıdır. Bu nedenle hukuka uygun deliller sunularak, velayete ilişkin çocuğun şiddet gördüğünü kanıtlayarak kararı etkileyecek hususlar öne sürülmelidir.
Mahkeme tarafından verilecek olan velayet kararında, çocuğun her daim yararı gözetilecektir. Çocuğa hangi ebeveyn daha iyi bakabilecek, hangi ebeveynin yanında kalması halinde çocuğun bakımı ve gözetimi aksatılmayacak gibi tüm hususlar değerlendirmeye alınacaktır. Gerekli görüldüğü takdirde idrak yaşında olan çocuğa da soru sorulacaktır. Velayet, kamu düzenine ilişkindir. Müşterek çocuk, hakimin görevlendirmiş olduğu uzman pedagoga babasının yanında kalmak istediğini belirtir, uzman pedagog araştırmaları neticesinde çocuğun baba yanında kalmasının doğru olduğunu belirten bir görüş sunduğu vakit mahkeme çocuğun velayetini babaya verecektir. Mahkeme, çocuktan yana bir karar verecektir.
Velayet, anne ya da babanın mesleğine, ahlaka aykırı bir meslek yapıp yapmadığından ziyade öncelik olarak çocuk ile ebeveyn arasındaki bağa dikkat etmektedir. Annenin çocuğuna olan ilgisi, bakımı tam ise, çocuğun bakımında ihmali bulunmuyor ise mesleğinin durumu mühim olmamaktadır. Kaldı ki; çocuk idrak yaşında ise hangi ebeveyninde kalmasını istiyor ise çocuk öncelik olarak çocuk tercihi de göz ardı edilmeyecektir. Çocuk, anne yanında kalmak istiyor ve bunun yanında çocuğun bakımı ve gözetiminde anne yanında kalmasında üstün yararı bulunuyor ise velayet anneye verilecektir.
İSTANBUL ( ). AİLE MAHKEMESİNE
DAVACI: Ad Soyad (TC Kimlik No)
Adres
VEKİLİ: Av. Ad Soyad
Adres
DAVALI: Ad Soyad (TC Kimlik No)
Adres
KONU: Velayetin değiştirilmesi ve iştirak nafakası talepli dava dilekçesidir.
AÇIKLAMALAR:
1-) Taraflar İstanbul ( ). Aile Mahkemesinin …/… Esas …/… Karar Sayılı dosyası üzerinden boşanmışlardır. Tarafların bu evlilikten bir müşterek çocukları bulunmakta olup boşanma tarihinde çocuk üç yaşında idi ve anne bakımına muhtaç olduğu bir yaşta olduğundan velayet anneye bırakılmıştır.
2-) Ancak müşterek çocuk şu anda on üç yaşındadır ve idrak yaşındadır. Çocuk, artık davacı babanın yanında kalmak istemekte, onunla yaşamayı tercih etmektedir. İdrak yaşında olan çocuğun mahkeme huzurunda velayete ilişkin görüşünün sorulmasını talep etmekteyiz.
3-) Boşanma davası adına verilen kişisel ilişki günleri haricinde baba ile çocuk çok fazla geçirmektedir. Hatta çocuk, hafta içi babada kalmakta, hafta sonları ise velayet hakkı olan annede kalmaktadır. Ayrıca taraflar, velayete ilişkin konuda mutabık olup çocuğun velayetinin davacı babaya verilmesi konusunda davalı annenin de onayı bulunmaktadır.
4-) Mahkemenizde görülecek olan davanın devamı sırasında çocuğun velayetinin geçici olarak babaya verilmesini talep etmekteyiz. Davacı baba, çocuğun okul kaydını da mahkeme kararına göre biran evvel yaptırmak istemektedir.
5-) Tüm bu nedenlerle mahkemenin devamı sırasında geçici, mahkeme sonrasında ise kalıcı olarak velayetin davacı babaya verilmesi yönündeki talebimiz ile iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren işlenmesi talebimizin kabulüne karar verilmesini talep etmekteyiz.
HUKUKİ SEBEPLER: TMK, HMK ve ilgili her türlü mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER: Nüfus kayıt örneği, İstanbul ( ). Aile Mahkemesi’nin …/… Esas Sayılı dosyasının kesinleşmiş kararı, tanık, sosyal inceleme raporu ve ilgili her türlü yasal delil.
SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda açıklanan ve gerekçelendirilen nedenlerle, müşterek çocuğun velayetinin davacı babaya verilmesini ve müşterek çocuk adına iştirak nafakası ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafça ödenmesine karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.
Davacı Vekili
Avukat Ad Soyad
İmza
İSTANBUL ( ). AİLE MAHKEMESİNE
DAVACI: Ad Soyad (TC Kimlik No)
Adres
VEKİLİ: Av. Ad Soyad
Adres
DAVALI: Ad Soyad (TC Kimlik No)
Adres
KONU: Velayetin kaldırılması talepli dava dilekçesidir.
AÇIKLAMALAR:
1-) Davalı ile … evlenmiş, bu evliliklerinden Aycan isimli kız çocukları olmuştur. Taraflar anlaşamadığından İstanbul ( ). Aile Mahkemesinin …/… Esas Sayılı dosyası üzerinden boşanmış, çocuğun velayeti anneye verilmiştir.
2-) Anne, boşanma davası süresince ve boşanmadan itibaren 4 ay boyunca annesi ile babasının evinde kalmıştır. Anneye bağlanan yoksulluk ve iştirak nafakasının çocuğa ve kendisine yeterli gelmemesi nedeniyle maddi bakımını tamamıyla anneanne ve dede üstlenmiştir.
3-) Aycan’ın hastalığı, okul kaydı, okul alışverişi, derslerine yardımcı olma gibi birçok konuda anneanne ve dede yardımcı olmakta, sorumluluk ve bakım anneanne ile dede üzerindedir. Boşanma tarihinin kesinleşmesinden itibaren 4 ay geçtikten sonra Aycan’ı evde bırakarak anne evi terk etmiştir. Anneden haber alamayan ve nerede olduğunu bilmeyen anneanne ve dede, Aycan’ın bakımını üstlenmeye devam etmiştir.
4-) Velayet hakkına sahip olan anne çocuğunun bakımını, yükümlülüğünü ve sorumluluğunu ihmal etmektedir. Bunun yanında çocuğun babası da başka birisi ile evlenmiş, Aycan’ı arayıp sormamakta, maddi durumu da Aycan’a bakmaya yeterli değildir.
5-) Anneanne ve dede, birtakım günlük işlerde vasi olmadığından sorunlar yaşamaktadır. Vasi olarak tayin edilmesi ve tüm bu nedenlerle iş bu davayı açarak Aycan’ın velayetinin kaldırılması talepli dava açma zarureti doğmuştur.
HUKUKİ SEBEPLER : TMK, HMK ve ilgili her türlü mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER : Nüfus kayıt örneği, sosyal inceleme raporu, bilirkişi, uzman psikolog raporu, tanık ve her türlü yasal delil.
SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda açıklanan ve gerekçelendirilen nedenlerle; Aycan’ın velayet hakkının kaldırılmasına, vasiliğin davacı müvekkile verilmesi adına vesayet makamına ihbarda bulunulması yönünden karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.
Davacı Vekili
Av. Ad Soyad
İmza
İSTANBUL ( ). AİLE MAHKEMESİNE DOSYA NO: …/… Esas
TALEPTE BULUNAN DAVALI: Ad Soyad
VEKİLİ: Av. Ad Soyad
DAVACI: Ad Soyad
KONU: Mahkemeniz tarafından …/…/… tarihinde çocuk ile baba arasında kurulan kişisel ilişki günlerinin yeniden düzenlenmesi talebinden ibarettir.
AÇIKLAMALAR:
1-) Yukarıda esas numarası belirtilen dosya üzerinden görülmekte olan boşanma davasında, mahkeme tarafından davalı baba ile kızı arasında …/…/… tarihli ara kararı ile kişisel ilişki kurulmuştur. Müvekkil ile kızı arasında kurulan kişisel ilişki günleri her ayın 1. ve 3. Cumartesi saat 11:00’den 12:00’ye kadar olmak üzere karar verilmiştir. Mahkeme tarafından verilen ara karara itiraz etmekteyiz.
2-)Müvekkil baba ile kızı arasında kurulan kişisel ilişki günlerinin artırılması gerekmektedir. Müvekkil, kızını yalnızca ayda iki defa ve birer saatliğine görebilecektir. Müvekkil, kızı ile doya doya vakit geçirememekte, kızının büyürken çok az anına şahit olmaktadır. Kızının büyürken güzel anlarını kaçırmaktadır. Müşterek çocuk açısından da aykırı bir durum söz konusudur. Müşterek çocuk açısından da bu durum mağduriyet yaşatmaktadır.
3-) Tüm bu nedenlerle müvekkil ile çocuk arasında kurulan kişisel ilişki günlerinin yeninden belirlenmesine ve artırılmasına karar verilmesini talep ederiz.
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan ve gerekçelendirilen nedenlerle; müvekkil baba ile kızı arasında kurulan kişisel ilişki günlerine dair ara karardan dönülerek kişisel ilişkinin artırılmasına karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.
Davalı Vekili
Av. Ad Soyad
İmza
Dava çocukların büyükbabası tarafından açılmış, velayetin kaldırılması talepli bir davadır. Davacı olan büyükbaba, çocukların annesinin boşanma davası sonucunda velayetinin kendisine verildiğini belirtmiştir. Çocukların babası ise boşanma tarihinden sonra vefat etmiştir. Davacı olan büyükbaba, annesinin çocukları kendisine bıraktığını ve velayet görevini yerine getirmediğini, çocukları ile ilgilenmediğini belirtmiştir. Bu nedenle çocukların velayetinin anneden kaldırılmasına ve çocuklara vasi tayin edilmesini talep etmiştir. Yerel mahkeme, davalı annede bulunan velayet hakkının kaldırılmasına ve küçük çocuklara vasi tayin edilmesi için ihbarda bulunulmasına yönelik hüküm kurmuştur. Temyiz yoluna başvurulan hüküm gereği Yargıtay, dosya incelemesinde, velayet sahibi anne ile çocuk arasında menfaat çatışması olduğundan davada çocukları temsil etmek üzere kayyım atanması için vesayet makamına ihbarda bulunulması, çocukları temsilen kayyımın davaya katılması sağlanarak delillerin toplanılması sonucu karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurmasını doğru bulmamıştır. Bu nedenle Yargıtay, bozma kararı vermiştir. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/11784 Esas, 2016/11291 Karar)_
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilerek mahkeme tarafların boşanması kararını vermiştir. Mahkeme, nafaka, tazminat ve velayet konusunda toplanılan delillere göre bir karar vermiştir. Ancak mahkeme, velayet düzenlemesinde, çocuğun velayetinin babaya verilmesi yönünde karar vermiştir. Dava açıldığı tarihte henüz üç aylık olan çocuk dava devamında baba yanında kaldığı dönemde, halaları fiilen bakmaya yardımcı olmuştur. Mahkeme tarafından atanan uzman ile sosyal inceleme raporu hazırlanmış ve annenin çocuk konusunda hassas olduğu, çocuğa yönelik olumsuz bir davranışının olmadığı ve psikolojik rahatsızlığının çocuklarından ayrı olması nedeniyle olarak rapor edilmiştir. Davalı annenin intihar girişiminde bulunduğu belirtilmiş olsa da bu durum mahkemede kanıtlanamamıştır. Davalı annenin çocuklara karşılık herhangi bir kötü muamelesi bulunmamaktadır, bu durum da ayrıca kanıtlanmamıştır. Çocuklar yaşları gereği anne bakımına ve şefkatine muhtaç olduğundan ortak çocukların velayetinin babaya verilmesi doğru bulunmamıştır. Yargıtay, bütün bu nedenlerle bozma kararı vermiştir. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/8324 Esas, 2017/3133 Karar)_
Davacı kurum tarafından çocuğun velayeti olan babanın velayet hakkının kaldırılmasına ve çocuk hakkında bakım tedbirinin uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucu, davalı babanın velayet hakkını kötüye kullandığı gerekçesi ile velayet hakkı kaldırılmış ve bakım tedbir uygulanmasına karar verilmiştir. Davalı baba tarafından mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık temyiz yoluna gidilmiştir. Yargıtay, dosya incelemesinde, çocuğun annesinin vefat ettiğini ve velayetinin babada bulunduğunu tespit etmiştir Dava, babaya karşılık olarak kurum tarafından açılmış ancak çocuk bir kurum ya da şahıs tarafından temsil edilmemiştir. Davada, velayet sahibi baba ile çocuk arasında menfaat çatışması bulunmaktadır. Bu nedene Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ne göre kayyım atanması için vesayet makamına ihbarda bulunulması ve çocuğu temsilen kayyım atanması sağlanması gerekirken bu hususun atlanarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/6883 Esas, 2018/788 Karar)_
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, davalı erkek evlilikte daha ağır kusurlu kabul edilmiş ve kadının davası kabul edilmiştir. Davalı erkek, temyiz yoluna başvurarak boşanma, velayet ve fer’ileri konusundan itiraz yoluna başvurmuştur. Yargıtay, toplanılan delillerden davacı-karşı davalı olan annenin çocukların elleri ve gözleri morarıncaya kadar dövdüğü anlaşıldığını belirtmiştir. Mahkeme, velayet düzenlemesinde çocuk yararını gözetmekle yükümlü olduğundan şiddet uygulayan bir anneye çocukların velayetinin verilmesi kararını doğru bulmamıştır. Şiddet uygulayan anneye çocukların velayetinin verilmesinin çocuk yararına olduğu düşünülemeyeceği ve bu nedenlerle çocukların velayetinin davacı-karşı davalı anneye değil babaya verilmesi yönünde hüküm kurulmasının doğru olduğundan hükmün bozulması gerekmektedir. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/2170 Esas, 2017/7272 Karar)_
Davacı baba, çocukların velayetinin boşanma kararı ile birlikte annesine verilen velayet hakkının değiştirilmesi talebi ile dava açmıştır. Mahkeme, annenin başka bir erkekle evli olmaksızın yaşaması ve dava devamında evlenmesi ile velayetinin değiştirilmesi sebeplerinden birisi olduğunu, annenin çocukların okula gidiş geliş saatlerinde yeterli özeni gösterilmediğinden bahisle davacının davasını kabul etmiştir. Yargıtay, davalı kadının temyiz başvurusu sonucu dosyayı incelemiş ve mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı vermiştir. Velayet düzenlemesinin çocuk yararına üstünlük tanınması, çocuğun bedensel ve fikri olarak en iyi şekilde gelişebilmesi sağlanmış olması gerektiği belirtilmiştir. Velayet davası, kamu düzenine ilişkin olduğundan re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Mahkeme tarafından 2009 doğumlu ve 2016 doğumlu çocukların görüşünün alınarak velayete ilişkin soru sorulması doğru bulunmamıştır, çocuklar idrake sahip yaşta değildir. Çocukların dava açılış ve dava devamınca velayeti değiştirecek ve velayet hakkını savsakladığına dair bir kanıt bulunamamıştır. Bunun yanında, çocukların okul servisinden anne tarafından alınması ya da başka bir erkekle evlenmesi velayetin değiştirilmesi için tek başına bir sebep unsuru teşkil etmemektedir. Bu nedenle davacının davasının kabulüne kararı bozma gerektirip reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/16629 Esas, 2017/1767 Karar)_
Davacı taraf, velayeti anneye verilen çocuğun velayetinin değiştirilmesi davası ile çocuğunun velayetini kendisine verilmesini talep etmiştir. Davalı ise davacıya cevap dilekçesi ile davacının davasının reddedilmesini talep etmiş, cevap dilekçesinde tanık deliline dayanmıştır. Davalı her ne kadar tanık deliline dayanmışsa da tanık ismi bildirmemiştir. Mahkeme, dosya üzerinden ön inceleme yapmış, tahkikat aşamasına geçmiş ve tanık dinletme talebinin birinci celseye karar isimlerinin bildirilmesi belirtilmiştir. Ancak tanık isimleri bildirilmediğinden ve duruşmada hazır edilmediğinden reddine karar verilerek dosya sonuçlandırılmıştır. Yargıtay, temyiz başvurusu sonrası mahkemenin eksik inceleme ile hüküm kurduğunu belirtmiştir. Velayetin değiştirilmesine ilişkin davaların çekişmesiz yargı işi olduğunu ve re’sen araştırma ilkesi geçerli olduğunu belirterek tüm delillerle birlikte değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bozma kararı vermiştir. Mahkeme, direnme kararı vermiştir. Bunun üzerine Hukuk Genel Kurulu, velayetin değiştirilmesine ilişkin davanın çekişmesiz yargı işi olarak düzenlendiğini ve re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğunu belirtmiştir. Velayetin değiştirilmesi davasında, çocuğun yararını korumak ve geleceğini güvence altına alınması benimsenmektedir. Bu nedenle velayete ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olup çocuğun üstün yararı dikkate alındığında her zaman yeniden değerlendirme ve yargılamanın her aşamasında ileri sürülen hususların nazara alınması gerektiği de eklenmiştir. Bu nedenle mahkemenin tahkikat duruşması olarak birinci celseye kadar tanık isimlerinin bildirilmemesi nedeniyle tanık dinletme talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. _(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1887 Esas, 2017/1196 Karar)_
Davacı anne, eşi ile 27.02.2015 tarihinde boşandıklarını, ortak çocuklarının velayetinin kendisine verildiğini belirtmiştir. Davacı olan anne, çocuğunun annesi ile aynı soyadı taşımamasından rahatsız olduğunu, annesi ile soyadının farklı olmasından kaynaklı sorun yaşadığını, annesi olduğunu kanıtlamak amacıyla sürekli olarak nüfus kayıt örneğini ibraz etmek zorunda kaldığını belirtmiştir. Aynı zamanda babanın çocuğuna karşı ilgisiz olduğu, nafakasını da ödemediğini belirterek davacı kendi soyadının çocuğunun kullanması talebiyle dava açmıştır. Mahkeme, davacının açmış olduğu davaya karşılık davanın reddine kararını vermiştir. Ret gerekçesinde ise babanın soyadını aldığını kanunen velayet hakkının alınması ile soyadının değiştirilmesinin mümkün olmadığını belirtmiş ve ergin olduktan sonra çocuğun soyadını değiştirmek için başvuruda bulunacağını belirtmiştir. Davacı, mahkemenin vermiş olduğu ret kararına karşılık itiraz ederek istinaf mahkemesine başvurmuştur. Davacının istinaf talebinin esastan reddedilmesine karşılık, davacı anne tarafından karar temyiz edilmiştir. Yargıtay, dosya incelemesinde, velayet hakkı verilen annenin çocuğun kendi soyadı ile değiştirilmesi yönündeki talebinin velayet hakkı kapsamında olduğu ve çocuğun annenin soyadını alması konusunda engelleyici bir hüküm bulunmadığı, çocuğun soyadının değiştirilmesi ile çocuğun kişisel durumunda değişiklik olmayacağı dikkate alındığında mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı verilmiştir. Yargıtay, davacının açmış olduğu davanın kabulüne yönelik karar verilmesinin doğru olacağını belirtmiştir. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/1306 Esas, 2018/4719 Karar)_
Çocuğun soyadının değiştirilmesi için açılacak olan davalarda görevli mahkeme, aile mahkemeleridir. Aile mahkemelerinin olmadığı yerlerde görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemeleridir. Çocuğun soyadını değiştirmek isteyen anne aile mahkemesine başvurabilecektir, görevli mahkemede açılmaması halinde mahkeme görevsizlikten ret kararı verecektir. Aynı durum evlilik dışı doğan çocuğun soyadının değiştirilmesi için de geçerlidir. Evlilik dışı doğan çocuğun soyadının değiştirilmesi için görevli mahkeme aile mahkemesidir.
Yargıtay, davacının açmış olduğu davanın reddine kararının verilmesi sonrası yapılan temyiz başvurusu ile dosyayı incelemiştir. Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı vermiştir. Velayet hakkı kendisine verilen eşin velayet hakkının kullanmasının doğal sonucu olarak ortak çocuğu yurt dışına çıkarmanın eski eşin muvafakatine bağlı olmadığı, babanın oluru olmaksızın götürülecek ülke makamlarının giriş vizesi vermediğine ilişkin belgenin sunulmamasına göre davanın kabulüne kararının verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay, bozma gerekçesinde, ortak çocuğun yurt dışına çıkarılmasının boşandığı eşinin muvafakatine bağlı olmadığını belirtmiştir. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/11374 Esas, 2015/12897)_
Davacı erkek tarafından davalı annenin ahlaka aykırı yaşam tarzı olduğu, bu durumun çocuklar açısından tehlike yaratması nedeniyle ortak çocuğun velayetinin değiştirilmesi talebinde bulunulmuştur. Mahkeme, uzman raporunda çocuğun anne yanında kalmasının psikolojik olarak gelişimin daha uygun olduğu görüşünde bulunması nedeniyle davacının açmış olduğu davanın reddine karar verilmiştir. Yargıtay, dosya incelemesinde, mahkemece alınan sosyal inceleme raporunda, ortak çocuğun velayetinin tedbiren babaya verildiği vakit çocuğun mutlu olduğu ortak çocuğun annesinin eve gelen erkeklere masaj yaptığı, kendisini odaya kapattığı ve annesinin işi ile ilgili tutarlı olmayan cevaplar verildiğini ancak babanın sosyal ve ekonomik durumunun çocuklara bakmak adına yeterli olmadığını belirtmiştir. Ancak mahkemece düzenlenen ikinci sosyal inceleme raporunda ise, ortak çocuğun babası ile mutsuz olduğu, annesi ve onun yanında bulunan ablası ile mutlu olduğundan bahisle velayetin anneye verilmesi yönünde görüş bildirmiştir. Mahkeme, 2008 doğumlu ve idrak yaşında olan çocuğun görüşünü almadan hüküm kurmuştur. Bu bakımdan çocuğun kimin yanında kalmak, nerede yaşamak istediğine dair yeni bir sosyal inceleme raporunun alınması gerekirken hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Bu nedenle Yargıtay, mahkemenin kararını eksik inceleme ile yazılı şekilde kurulmasını doğru görmemiştir. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/5593 Esas, 2018/13599 Karar)_
Mahkemede görülen velayetin değiştirilmesi davasında, velayet hakkı olan annede bulunan çocuk ile baba arasında farklı il veya ilçede olmaları hali ve aynı il ve ilçede olmaları halinde olarak ayrı ayrı kişisel ilişki düzenlenmiştir. Yargıtay, mahkemenin kararında düzeltme yaparak onama kararı vermiştir. Gerekçe olarak ise günümüzdeki ulaşım olanaklarında kolaylık olması ve taraflar farklı şehre ilişkin bir talepte bulunmamasına rağmen ayrı şehir ayrımına gidilmesinin önemi olmadığı belirtilmiştir. Farklı ya da aynı şehirde bulunmaya ilişkin iki ayrı kişisel ilişki günlerinin düzenlenmesi yerine babalık duygusunun tatminine elverişli, baba ve çocuk sevgisini tatminine yeteri kişisel ilişki tesis edilmesinin doğru olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle mahkemenin hükmü doğru bulunmamıştır. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/4474 Esas, 2018/13380 Karar)_
Taraflar arasında görülen davada, davalı tarafından kişisel ilişki yönünden temyiz edilmiştir. Davalı kadın ise çocuk ile davacı arasında kurulan kişisel ilişkinin kaldırılmasına yönelik temyiz itirazı yersiz bulunmuştur. Yargıtay, davacı baba tarafından açılan nafakanın kaldırılması ve kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi talepli davasında her ayın belirli hafta sonu baba ile görüşmesinin sağlanması yönünden hüküm kurulması adına bozma kararı verilmiştir. Mahkeme, bozma sonrası vermiş olduğu kararda, “her ayın bir hafta sonu cumartesi günü saat 10:00’dan takip eden pazar günü saat 18:00’ e kadar şeklinde” vermiştir. Ancak ayın hangi hafta sonu kişisel ilişki kurulacağı yönünden belirten bir hüküm konulmamıştır. Mahkemenin vermiş olduğu karar, infazda tereddüt oluşturacak şekildedir. Mahkemenin vermiş olduğu karar, hukuk ve usule aykırı olduğun hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. Bu nedenle her ayın bir hafta sözcüklerinin hükümden çıkartılmasına, yerine her ayın birinci haftasına olarak yazılmasına karar verilmiştir. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/24404 Esas, 2017/108 Karar)_
Taraflar arasında görülen davada, iki yaşındaki müşterek çocuk ile baba arasında aynı yerde oturmaları halinde her ayın 1. Ve 3. Haftaları cumartesi ve pazar günleri ile dini bayramların 2. Ve 3. Günleri sabah saat 09:00’dan 31 Temmuz günü saat 17:00’ye kadar, farklı yerlerde oturmaları halinde her yıl 1 Temmuz günü sabah saat 09:00’dan 31 Temmuz günü saat 17:00’ye kadar” kişisel ilişki kurulmuştur. Çocuk ile baba arasında kurulan kişisel ilişki, Yargıtay ilamında doğru bulunmamıştır. Velayeti anneye verilen çocuğun iki yaşında olması ve müşterek çocuğun halen anne bakım ve şefkatine muhtaç olduğundan anne yanından uzun süre ayrılması gelişmesine engel olacak ve annenin velayet görevini yerine getirmesine de engel olacağı belirtilmiştir Bu nedenle değişen şartlara göre kişisel ilişkinin düzenlenmesi gerekmekte olduğundan farklı il- aynı il ayrımına ilişkin hüküm de doğru bulunmamıştır. Tüm bu nedenle baba ile müşterek çocuk arasında kurulan kişisel ilişki günlerinin daha kısa sürede düzenlenmesi gerektiğinden bahisle bozma kararı verilmiştir. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/8979 Esas, 2016/588 Karar)_
Taraflar arasında görülen boşanma davasında verilen ilk derece mahkemesinin kararına karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Yargıtay dosya incelemesinde, tarafların müşterek çocuklarından birisinin anneye, diğerinin ise babaya verildiği yönünde olan karara temyiz başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Mahkeme dosyasındaki delillerden davalı babanın uyuşturucu kullandığı ve ortak çocuğa karşı fiziksel şiddet uygulandığı tespit edilmiştir. Fiziksel şiddet nedeniyle mahkum edilen davalıya verilen velayet kararının yeniden değerlendirilmesi gerektiği eklenmiştir. Her ne kadar velayete ilişkin karara davacı anne itiraz etmemiş ise de velayet husus kamu düzenindendir. Bu nedenle re’sen dikkate alınabilecek bir husus olduğundan velayete ilişkin kararın yeniden değerlendirilmesi, dosyaya uzman atanarak yeniden rapor düzenlenmesi ve kardeşlerin ayrılmaması ilkesi de gözetilerek karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkeme tarafından verilen karara karşılık Yargıtay bozma kararı vermiştir. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/10592 Esas, 2018/1617 Karar)_
Taraflar arasında görülen velayetin düzenlenmesi davasında, velayet anneye verilmiştir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. Maddesi ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 3. Ve 6. Maddesi gereği 2000 doğumlu çocuk idrak yaşında olduğu kabul edilmiştir. Mahkeme tarafından sosyal inceleme raporu düzenlenmesi istenilmiş ve dosyaya atanan bilirkişi çocuğun kimde kalmak istediğine dair görüşü sorulmuştur. Çocuğun üstün yararı nedeniyle anne ve babanın isteğinden önce gelecektir. Çocuk, bilirkişiye babasının kendisine tokat attığını ve aşağılayıcı sözler söylediğini belirttiğinden velayet anneye verilmiştir. Yargıtay, dosya incelemesinde mahkemenin vermiş olduğu kararı çocuk görüşünün aksine olan velayet hakkının babaya verilmesi halinde çocuğun zarara uğrayacağını gösterir gerekçe belirtmemiştir. Bu nedenle davacının davasının kabulü, çocuğun görüşünün de alarak kabulüne karar verilmesi gerekirken ret kararı doğru görülmediğinden bozulmasına karar verilmiştir. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/16656 Esas, 2015/17893 Karar)_
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, mahkeme tarafından verilen karara temyiz başvurusunda bulunulmuştur. Yargıtay dosya incelemesinde tarafların müşterek çocuklarından birisinin velayetini anneye, diğerinin velayetini ise babaya vermiştir. Ancak çocuklar ile ebeveyn arasında kurulan kişisel ilişki Yargıtay tarafından hatalı bulunmuştur. Mahkemenin vermiş olduğu kararda kardeşlerin birbirini göremeyeceği şekilde kişisel ilişki kurulmuştur. Mahkemenin kuracağı kişisel ilişki kardeşlerin birbirini göreceği şekilde olacağından mahkeme tarafından verilen hüküm doğru bulunmamıştır. Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu karara karşılık bozma kararı vermiştir. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/22779 Esas 2018/9958 Karar)_
Babaanne torunu ile arasında kişisel ilişki kurulması yönünde talepte bulunarak dava açmıştır. Yerel mahkeme davanın kabulüne karar vermiş ve her dini bayram gününde kişisel ilişki günü kurulmuştur. Yargıtay, ilamında üçüncü kişilerin koşullarının gerçekleşmesi halinde çocukla kişisel ilişki kurulması hakkının mevcut olduğunu ancak anne ve babaya tanınan genişlikte olmasının beklenemeyeceğini belirtmiştir. Bu nedenle yerel mahkemenin vermiş olduğu her dini bayramda kurulan kişisel ilişkinin amacına uygun olmayacak derecede uzun olduğu belirtilmiştir. Mahkemenin kararı bu gerekçe ile bozulmuştur. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/22093 Esas, 2015/5516 Karar)_
Taraflar arasında görülen boşanma davasında, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasının kabulü kararı verilmiş, davalı tarafından verilen karar temyiz edilmiştir. Yargıtay tarafından mahkemenin vermiş olduğu karar onanmıştır, ancak davalı taraf karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Çocukla kişisel ilişki kurma yönünden temyiz itirazı değerlendirilmiştir. Yargıtay ilamında, cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla görüşme imkanı çerçevesinde kişisel ilişki tesis edebileceğini belirtmiştir. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna dayanarak çıkartılan ve üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile görüşme ve ziyaret hakkı imkanı doğrultusunda cezaevinden bilgi alınarak mahkeme tarafından araştırma yapılması gerektiği belirtilmiştir. Baba ile çocuk arasında kurulacak olan kişisel ilişkinin buna göre belirlenmesi ve gerekirse uzman eşliğinde kişisel ilişki kurulması gerektiğini belirterek mahkemenin kararına karşılık bozma kararı vermiştir. _(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/4825 Esas, 2016/11399 Karar)_
Anne ve babanın çocuğun ergin olduğu yaşa kadar çocuk üzerinde bakımı, beslenmesi, eğitimi, sağlığı konusunda üstlendiği yasal hakkıdır. Velayet hakkı, yalnızca anne ve babaya verilebilmektedir. Evlilik birliği içerisinde velayet ortak olarak kullanılmaktadır.
Velayet davaları, basit yargılama usulüne tabi olup aynı zamanda re’sen araştırma ilkesi uygulanmaktadır. Hakim çocuğun yararını gözeterek uzman tarafından velayet hakkının hangi ebeveyn tarafından daha iyi kullanılabileceğine dair rapor hazırlamasını isteyecektir.
Velayet hakkı, yalnızca anneye ve babaya verilen bir haktır. Tarafların boşanma sürecine girmesi ile velayet hakkı anne ya da babadan birine verilecektir. Böylelikle çocuğun bakımı, sağlığı, eğitimi, korunması, beslenmesi gibi tüm hususlar tek bir ebeveyn tarafından gözetilecektir.
Velayet davası talebinde bulunulan dava dilekçesi hukuka uygun, tam ve eksiksiz olmalıdır. Velayet talebinde bulunan davacı, velayetin kendisine verilmesi istediğine dair beyanlarını belirtmeli ve talebi adına sunduğu delilleri dilekçede belirterek ekinde sunmalıdır.
Velayete ilişkin kararı mahkeme vermektedir. Velayet almak isteyen ebeveyn, öncelikle velayetin değiştirilmesi talepli dava açmalı, taraflar arasında boşanma davası görülüyor ise velayetin kendisine verilmesi talepli dilekçe sunmalıdır. Mahkeme değerlendirme sonrasında velayete ilişkin kararı verecektir.
Velayeti alan anne çocuğunun soyadının değiştirilmesi için dava açabilir. Velayeti alan anne çocuğunun soyadının kendi soyadı olması talepli isim değiştirme davası açabilir. Yargıtay’ın son kararlarında velayeti alan anne, çocuğun soyadının değiştirilmesi talebi kabul edilmiştir.
Çocuk anne bakımına muhtaç olmayan bir yaşta olduğunda, baba, çocuğun bakımını ve gözetimini anneden daha iyi gözetecek ise babaya velayet verilebilir. Bunun yanında idrak yaşında olan çocuk babanın yanında kalmak istediğini beyan ederse velayet babaya verilebilir.
Mahkeme, öncelikle çocuğun yaş durumuna bakarak anne bakımına muhtaç yaşta olup olmadığı gözetilecektir. Bunun yanında çocuğun bakımını, sağlığını, eğitimini ve çocukla ilgilenme durumunu daha iyi gözetecek olan ebeveynin tespit edilmesi sonrasında çocuğun velayetine ilişkin karar verilecektir.
Milletlerarası Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre çocuğun idrak yaşı, on iki yaş olarak kabul edilmiştir. Çocuk on iki yaşına geldiği vakit, annesinde mi babasında mı kalmak istediğine dair görüşünü belirttiği vakit, mahkeme çocuğun isteğini değerlendirmede esas alabilecektir.
Velayet kararı, kamu düzeninden ileri gelmektedir. Bu nedenle velayete ilişkin verilen karar, kesin değildir. Çocuğun bakımının aksatılması, velayet hakkının kötüye kullanılması, çocuğun görüş günlerinde gösterilmemesi, yaşam koşullarında olumsuzluk olması durumlarında velayetin değiştirilmesi talebiyle dava açılabilir.
Velayet anneye de verilse babaya da verilse velayeti almayan diğer ebeveyn ile kurulan kişisel görüş – ilişki günleri haricinde de tarafların anlaşmasına ve uygunluk durumuna göre görüştürülebilir. Bunun yanında kişisel ilişki günleri haricinde telefonla görüştürülmesinde bir engel bulunmamaktadır.
Mahkeme her daim çocuğun yararını gözeterek karar verecektir. Çocuk anne bakımına muhtaç bir yaşta ise velayete ilişkin kararda anneye velayet verilecektir. Ancak anne, çocuğun bakımını aksatıyor, çocuğun beslenmesini ya da sağlığını ihmal ediyorsa velayet kararı babaya verilebilir.
Velayet kararı reşit olmayan çocuk hakkın verilmektedir. Çocuk reşit olduktan, 18 yaşını tamamlamasından sonra velayet hakkı da son bulacaktır. Aynı şekilde çocuk adına bağlanan iştirak nafakası için de bu durum geçerli olup çocuğun reşit olması ile iştirak nafakası da son bulacaktır.
Evlilik birliği devamında çocuğun velayeti ortaktır. Ancak boşanma davasının açılması ya da boşanma davasının boşanma ile sonuçlanması ile velayet anne ya da babadan birine verilecektir. Mahkeme kararından velayetin kimde olduğu öğrenilecektir.
Velayetin bir türü de ortak velayettir. Tarafların evlilik birliği boyunca çocuklar üzerinde kullandığı velayet türü ortaktır. Ancak boşanma sürecine girilmesi ile velayet, ebeveynlerinden birisine verilecektir. Ortak velayet boşanma sürecine girilmesiyle kalkacaktır.